top of page
  • Black Instagram Icon
indir (7).jfif

MAHŞER.

  • Yazarın fotoğrafı: fi. 🧚🏻‍♀️
    fi. 🧚🏻‍♀️
  • 22 Tem 2024
  • 4 dakikada okunur

Uyandı, ben de uyandım.

Zarif bedeni yatağında zangır zangır titriyor, kesilen nefesi yerine gelebilmek için ciğerlerinde büyük bir savaş veriyordu.

Yattığı yerden yavaşça doğruldu ve yanında uyuyan adamı bir süre izledikten sonra üzerine kefen gibi örtündüğü yorganını kenara doğru ittirip bacaklarını yataktan aşağıya sarkıttı. Hastaneden taburcu olalı yaklaşık beş ay olmuştu ve Züleyha adeta bir mucize gibi beş ay gibi kısa bir sürede fizik tedavilerle yürüme yetisini tamamen geri kazanmıştı.

Mucize, evet. Onun adı buydu.

Züleyha’m, benim en büyük mucizem.

Her gün, her saat hatta her dakika izliyordum onu. İlk adımlarını, ilk koşuşunu,yağmurun altında ıslanarak ilk defa dans edişini…

Acaba, o da beni izliyor muydu?

Bazen aynanın karşısına geçer, saatlerce göğsündeki olmayan ize dokunurdu.

Sanki yerimi hâlâ biliyor gibiydi, lâkin bu imkansızdı.

 

Küçük bedeni yavaşça olduğum yere doğru yaklaştığında geri çekilmiş ve ne yapacağını izlemeye koyulmuştum. Önce derin bir nefes aldı ve ağrı kesici olduğunu düşündüğüm ilacı dudaklarının arasına götürüp hemen ardından suyunu yudumladı. Kıvrımlı dudaklarının üzerinde kalan birkaç damla su birikintisini de elinin tersiyle silmişti.

O an, dudaklarındaki o su damlacıkları olmak istedim, ama bu da imkansızdı.

Masanın üzerindeki sigara paketinden bir dal sigara aldı ve dudaklarının arasına koyup yatağın yanındaki cama doğru ilerledi. Saniyeler içerisinde yanındaydım. Siyah çakmağını sigarasına yaklaştırdı ve elini siper edip çakmağı yakmaya çalıştı. Bir, iki, ve üç.. Bütün denemeleri başarısız olduğunda tebessüm ettim ve çakmağın ucuna dokunup ateşimle yanmasını sağlarken Züleyha’yı da bu dertten kurtarmış oldum.

Sigarasının yandığını görünce derin bir nefes çekip rahatlamışçasına dumanı dışarıya doğru üfledi.

Dudaklarından dökülen o duman, parmakları arasında yanan o sigara olmak istedim, imkansızdı.

Hep olduğu gibi, bu da imkansızdı.

Ona her baktığımda, uçurumdan düşen o kadını görüyordum. Yardım çığlıkları kulağımda çınlıyor, tutmam için uzattığı eli, gözümün önünden asla gitmiyordu.

“Özür dilerim sevgilim, hiçbir zaman affetme beni.”

Başım öne eğik bir şekilde mırıldandım ve hafifçe tebessüm ederken pencerenin pervazına yasladığı elinin üzerine elimi koydum. Aniden bakışları elinin üzerine gittiğinde istemsizce kasıldım.

Yoksa, hissediyor muydu beni?

Sigarasını tuttuğu eliyle, elinin üzerine düşen kuş tüyünü aldı ve dikkatle incelemeye başladı.

Beni değil, ardımda bıraktığım basit bir izi hissetmişti sadece.

Beni hissetmesi, imkansızdı.

Nazikçe okşadığım elinin üzerinden elimi çektim ve yüzüne yaklaşıp onu daha dikkatli izlemeye başladım. Ela gözleri gecenin karanlığında adeta zümrüt gibi parlarken, yüzündeki çiller daha da belirginleşmişti. Uzun kirpikleri usul usul birbirine değerken belli belirsiz bir gülümseme eşliğinde tüyü camdan dışarıya üfledi ve izmaritini küllüğe bastırıp bir süre daha dışarıyı seyretti.

Ay kadar beyaz teninden gözlerimi alamıyordum.

Ona duyduğum bu istek, pişmanlık mıydı?

Yoksa, aşk mı?

Bu sorudan her defasında kaçıyordum. Tıpkı az önce de kaçtığım gibi.

Derin bir nefes aldım ve yavaş adımlarla odanın köşesinde duran büyük aynaya doğru ilerledim.

Gitme vaktim gelmişti. Yokluğum fark edilmeden dönmeliydim.

Aynanın önüne doğru son bir adım attığımda arkamdan gelen ayak sesleriyle duraksadım ve omzumun üzerinden bana doğru yaklaşan Züleyha’ya baktım. Bakışları endişeli ama bir o kadar da cesurdu. Muhtemelen yansımam aynada kırılmış, ışığı onun ilgisini çekmişti. Gülerek başımı sağa sola salladım ve elimi aynanın içine doğru uzatıp diğer tarafa geçtim. Kasvetli hava bir anda ciğerlerime dolduğunda kuleye vardığımı anlamıştım.

Bakışlarımı son bir kez Züleyha’ya doğru çevirdim ve tebessüm ederek aynanın üzerinden yüzünü okşadım. Endişeli bakışları yerini anlam veremediğim şefkat dolu bakışlara bıraktığında artık portalı kapatmam gerektiğini hissediyordum, yoksa kendimi daha fazla tutamayacaktım.

“İyi geceler, İz. Rüyanda beni gör, yine.”

Gün aydınlandığında, bardağımda kalan son damla viskiyi de yudumlamış, gözlerimi yumarak içime doğru nasıl akıp gittiğini hissetmeye çalışmıştım.

Olmuyordu.

İçimin yangını öyle büyüktü ki, hiçbir içkinin ateşini ciğerlerimde Züleyha’nın ateşi kadar hissedemiyordum.

“Kendine gel, Tugay Samyeli. Sen böyle bir adam değilsin.”

Değildim, ben böyle bir adam değildim.

Ben, aşka boyun eğecek bir adam değildim.

Eğdim.

Hemde imkansıza, imkansız bir aşka boyun eğdim.

Tutulan boynumu önce sağa sonra da sola yatırıp gevşettim ve ayağa kalkıp büyük balkona doğru ilerledim.

Cehennemde hiçbir zaman gün aymazdı.

Züleyha gittiğinden beri, benim cehennemimde hiçbir gün aymamıştı.

“Uyumamışsın.”

Tanıdık bir ses kulaklarıma dolduğunda tebessüm edip ellerimi balkon korkuluklarına yasladım ve omzumun üzerinden sesin sahibine baktım.

“Sorduğun soruya bak, Ahu. Gören de gerçekten uyuyan bir insan olduğumu sanacak.”

Ahu bana doğru yaklaştığında bakışlarımı ondan çekip tekrardan önüme doğru sabitledim ve sırtımda hissettiğim parmaklarıyla anında gevşemeye başladım.

“Haklısın, sonuçta kimse senin gibi şifacı bir kardeşe sahip değil.”

“Şifacı bir kardeşe sahibim, bu doğru. Lâkin ne hikmettir ki şifacı kardeşim en büyük derdim hariç geriye kalan her derdime şifa oluyor.”

“Abi… Daha önce konuşmuştuk seninle bu konuyu?”

“Biliyorum, güzelim. Biliyorum.”

Ahu derin bir nefes verip elini sırtımdan çektiğinde parmaklarıyla birlikte vücudumdaki bütün uyku ihtiyacını çekip çıkartmıştı. Teşekkür amaçlı ona doğru döndüm ve kızıl saçlarına minik bir öpücük kondurup sırtını sıvazladım.

Minik kolları iri gövdeme dolanıp yanağı göğsümdeki yerini bulduğunda gülümsedim ve ona daha da sıkı sarıldım.

“Hâlâ hiçbir şey hatırlamıyor, değil mi?”

Züleyha’yı sorduğu an bedenimdeki kan akışı durmuş, yerini unutmaya yüz tuttuğum kalbim tekrardan bana kendini hatırlatmıştı.

“Hatırlamıyor.”

“Bunu yapmak zorunda değildin.”

“Zorundaydım, Ahu. Yemin ederim hiçbir şeyin zorunluluğunda değildim ama bunu yapmak zorundaydım.”

“Çünkü aşık olmaktan korktun.”

Ahu’nun dudaklarından dökülen bu cümle adeta kalbime bir hançer gibi saplandığında, Ahu konuşmaya devam etti ve sapladığı hançeri kalbimde acımasızca döndürmeye başladı.

“Sırf kendi ırkımızdan birine aşık oldum diye bana neler yaptığını hatırlıyorsun, değil mi? Ama şunu sakın unutma, eğer iki insanın kaderine aşk yazıldıysa, bunun önüne kimse geçemez Tugay Samyeli, sen bile. Bir gün gelecek, sende kendi aşkının önüne geçemeyeceksin. İşte o gün, sana cennetten topladığım en güzel çiçekleri sunacağım.”

Ahu gözyaşları içinde yanımdan ayrıldığında, ardında bıraktığı sözlerin acısı hâlâ içimde dolanıyordu. Haklıydı, dediklerinde sonuna kadar haklıydı. Bir gün, ben de kendi aşkımın önüne geçemeyecektim.

İşte o zaman, cennetle cehennem birbirine karışacak.

Yerle gök yer değiştirecekti.

İşte o zaman kader çarkı kanlar içinde dönmeyi bırakacak,

Ömrüm, sevdiğim kadının kolları arasında son bulacaktı.

 

 

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
YANGIN.

Cehennemin kapıları sonuna kadar aralandığında, içerideki boşluğa uzun bir süre baktım. Yangın. Görebildiğim tek şey alev alev yanan bir...

 
 
 
KÂBUS.

Mısır, Kahire.   Kara bulutlar geçti, şafak söktü. Yangının dumanı karıştı bulutlara, şafak söktü. Beyaz bulutlar kirlendi, şafak söktü....

 
 
 
DÜŞÜK.

Aniden bedenini saran düşme hissi, genç kızın yattığı yerden hiddetle doğrulmasına sebep olmuştu. Zehir yeşili gözleri fal taşı gibi...

 
 
 

Yorumlar


bottom of page